ERDEM DENK

GOL ÂNI

 

“Küçük takımlar”ın 19 Mayıs’ı şenlendiren bir avuç taraftarına ithafen…

 

Gol ânı pek çok farklı açılardan değerlendirilebilir, yaşanabilir. Taraftarı olduğunuz takımın maçıysa söz konusu olan, yiyen ya da atan olmanız en önemli belirleyicidir örneğin. Gol atma ânındaki duygular hem çok anlatılmış ve yüceltilmiştir hem de oldukça “bencilce”dir. “Harika bir vuruştu”dan “nasıl koyduk”a uzanan “geniş” bir kelime haznesi yoluyla dile gelir. Fiziken yapılanlar da cabası. Zıplama, yanındakine sarılma vb.

 

Ya gol yeme ânı? Golüne ve atılma ânına göre değişmekle birlikte üzüntü, keder, sinirlenme, kahrolma. Hayıflanma ve hatta esaslı bir küfür. Yalnız tüm bunlar da oldukça “bencilce”dir aslında. “Ben-merkezci” bir bakış. Gol yemek benim için kötüdür.

 

Olayın başka bir boyutu daha var sanki. Neredeyse ancak statta yaşanabilecek, statta tuttuğu takımın maçlarını tutkuyla izlemeyenin anlayamayacağı bir boyut: gol yeme ânında rakip takım taraftarının insana (“ister istemez”) hatırlattığı bir boyut. Siz yediğiniz gole “gerekli” tepkiyi verirken birden “goool” diye bağıran ve sevinç çığlıkları atarak ister istemez yüzünüzü çevirdiğiniz insanların “gerçek” dediğimiz şey konusunda kafanızı allak bullak etmesi. Empati dediğimiz şeyle de bağlantılı olan ama galiba aslında gerçeklerin (en azından kimi konularda) göreli olduğunu kafamızın içine sokan şöyle bir durum: siz gol yeme olasılığınız belirince istediğiniz kadar gözlerinizin hem de kendi gözlerinizin önündeki mevcut gelişmeyi kasma ve sıkma gerektiren bir olay olarak görün, o aslında sadece sizin bakış açınız. Orda, çok değil en fazla 100 metre ötede o ânı (hem de tam da aynı olayı) sabırsızlıkla, içi içine sığmadan izleyen, “kutlu” bir ânın ve hatta zihinsel bir orgazmın ayak sesleri olarak gören başkaları da var (maça “futbol aşkı”na bakan tarafsızlar da cabası).

 

Beraber maç izlenen kafelerdeki “yan yanalık” gol ânında yaşanan bu ani etkiyi yaratmaz, yaratamaz. “Onlar”ın olmakta olana farklı baktıklarını an be an görürsünüz. Sinir olarak. Hatta gol olursa bağırır şimdi bunlar dersiniz içinizden. Hatta, tezi bir adım geliştirmek ve anlatılmak istenenin ancak kendi sahanızda ve rakip taraftarın size göre çok çok az olduğu durumlarda söz konusu olabileceğini ileri sürmek de pekala mümkündür. Gol ânına kadar karşının heyecanlanmasından ve hatta varlığından bile haberdar ol(a)mazsınız. Unutursunuz onları. Yokturlar. Tek gerçeklik sizinkidir. Ama birden, gol yediğinize üzülmeye fırsat bile bulamadan duyarsınız bağırmalarını, sevinçlerini. İçten içe kızarsınız onlara. Kuşkusuz haklısınızdır da. Futbolun zevklerinden birisi de budur zaten. Ama kuru bir teşekkürü hak ettikleri de açıktır. Hayatın sizin gerçeklerinizden ibaret olmadığını size gösterdikleri için. Gerektiğinde kendi gözlerinize, beyninize ve duygularınıza fazla yüz vermemenin de gerekebileceğini hatırlattıkları için.

 

Bir teşekkür de futbola: “gerçekliğin gerçekliği” konusundaki bu inanılmaz ders için.

 

Erdem Denk

 

ana sayfa