ERDEM DENK

Tribün Oluşumu?

Desteklediğimiz takımın maçlarını bizzat takip etmek, edebilmek, etme şansına sahip olmak kuşkusuz ciddi bir şans. 12. adam olma şansını yakalamak, maçın ruhunu uzanıp tutabilecek, gidişata tesir edebilecek mesafede olabilmek az şey değil ki! Tamam, sahadaki olay açısından nesneliğimiz baki ama kısmen ve geçici bir süre için de olsa özne olabilmek (ya da olduğunu sanabilmek!) ciddi bir “kazanç”.

Diğer yandan, bir takımı tutmanın ve/veya tribüne gelmenin malum bir itkisi daha var: Sosyalleşmek. Yani, aslında sahada olup bitenden tamamen bağımsız bir şekilde, hatta yeri geldiğinde sahaya sırtını dönerek, çekirdek çıtlatarak ve dahi yandakine bir pozisyon hakkında ahkâm keserek “özne”(l)liğimizi inşa etmek. Oracıktakilerle sosyalleşmek -kimisi adam yerine konduğunu, kimisi de başkalarını adam yerine koyduğunu sanıp avunarak!

Tabii, bu “oracıktakiler”in bir ortaklığı var: Aynı takıma gönül vermek.

Belki de onun için, ya da buna rağmen, sosyalleşme her zaman (ya da aslında hiçbir zaman) kesmez, gruplaşma ihtiyacı da doğar: Yani, tribün oluşumları. Dayanışma, benzer fikirlerde olanların bir araya gelerek ortak tavır alması vb. açılardan değerlendirildiğinde bu tür oluşumlar tabii ki olumlu şeylerdir. Ne de olsa söz konusu olan örgütlenmek ve ortak hareket etmektir.

Yalnız, tüm bunlar örgütlenmenin, tribün oluşumu kurmanın kendisinin illaki ve her durumda iyi bir şey olduğu anlamına da gelmiyor sanki. Ne için ve nasıl örgütlendiğiniz ciddi bir kriter çünkü. Buna dikkat edilmediği, “ne için?”den ziyade “nasıl olursa olsun!”dan hareket eden oluşum kurma telaşına düşüldüğü durumlar ciddi risklerle/tehlikelerle dolu. En basitinden, “takımımıza ve futbola nasıl katkım, hizmetim olabilir varsayımsal anlayışı”ndan yola çıkması gerektiği varsayılan “tribün oluşumları”, zamanla basit birer sosyalleşme ve hatta sosyetikleşme mekanizması olabilir, olmaktadır. İçe dönük, daha fazla adamı “bu taraf”a çekme, kalabalık olma, maça beraber gelip maçı beraber izleme gibi aslında son derece iyi niyetli girişimler zamanla “tüketici” olmaya mahkûmdur. Zamanla ister istemez iç tartışmalara ve hesaplaşmalara, dışlamaya ve ötekileştirmeye, mevcudu sağlamlaştırarak genişletmekten çok korumaya ve kollamaya hasredilen çabalar an gelir sermayeden yemeyi kaçınılmaz kılar. Hep de kılmıştır maalesef.

Kısacası, asıl olması gereken nicelik ve nitelik artışı sağlamaya hizmet edecek şekilde emek sarf etmektir. Futbola ve Gençlerbirliği’ne farklı bakış açıları, farklı kanallar, farklı düşünceler, farklı insanlar, farklı katkılar sunmaya kafa yormak, bu uğurda emek harcamaktır. Bulduğumuzla gruplaşalım demek, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bulduğumuzla sınırlı kalmayı, bulduğumuzun dışına kapanmayı, bulduğumuz içinde hiyerarşik yapılanmayı ve hesaplaşmayı getirir. Tribündeki nihai hedefinin bu olmadığından/olamayacağından hareketle ortaya çıkan haydigencler.com onun için son durağı ister istemez sosyetikleşmek olan bir yola iyi niyetle de olsa kapılmamalıdır. Yapılması gereken, Gençlerbirliği camiası nasıl daha iyi bir yer olur sorusuna yanıt verecek/olacak şekilde durmaksızın emek harcamaktır –ki bu yolda emek harcamanın sonu da zaten yoktur.



 

 

ana sayfa