Malum, oğlu Irak işgali sırasında öldürüldükten sonra o ana kadar hiç kulak kabartmadığı savaş sonrası gösterilere katılmaya başlayan ve bugün de kendini ülke ülke gezip Irak işgali karşıtlığını anlatmaya ve yaymaya adayan Cindy Sheehan şu aralar ülkemizde ve bu çerçevede Ankara’da da Mülkiyelilerle buluştu. Yüreği yaralı her anne gibi bundan sorumlu olanlara çattı. Bush’un ne kadar “kötü” biri olduğunu, dünyanın başına ne gelmişse Bush gibiler yüzünden geldiğini söyledi. Doğru söze ne denir ki… Oğlunun acısını hissederek paylaşmak lazım sadece.
ANCAK, Mülkiye’deki konuşmasında dikkat çeken bir tutum vardı ki mutlaka not edilmesi ve üstüne gidilmesi lazım. Irak Savaşı’na besbelli ki temel olarak “oğlunu kaybeden ve daha fazla Amerikan askerinin ölmesini istemeyen bir anne” olarak karşı.
Bu bakış açısına bir yere kadar “anlayış” da gösterilebilir. Zaten Irak işgali başta olmak üzere günümüzün birçok küresel sorununda muhalif sesler çıkaranlar da aslında çok heterojen bir grup.
YALNIZ, Mülkiye’deki konuşmasında ülkesinin böyle ufak tefek arızalar dışında genelde dünyaya barış ve iyilik getirmeye çalışmış olduğunu, II. Dünya Savaşı’nda Almanya ve Japonya örneğinde olduğu gibi kötüleri yendiğini (sanırım özellikle de Nagazaki ve Hiroşima’da), Demokratlar’ın bunun için var olduğunu vs. söylemesi ziyadesiyle anlamlı. Ne konuşması boyunca, ne “askerlerimizi eve getirin” sloganında ne de ölen Amerikan askerlerinin postallarıyla yapılan muhalif gösteride Iraklıları merkeze hiç almayan, handiyse kendilerine layık görülen figüranlık/istatistik rolünü bile Iraklılara çok gören, varsa yoksa Demokratların oğullarının ölmesine sebep olan Bush’tan çok akıllı kişiler olduğunu söyleyen anti-Bush bir yaklaşımın kendisini ilkesel olarak işgal ve tahakküm karşıtı bir yerdeymiş gibi sunması (ya da öyle sunulması!) çok acı.
Ama daha da acısı, savaş karşıtlığının tüm (özellikle de işgal altındaki) masumların ölümüne karşı çıkmaktan ziyade (tamam, özne oldukları kadar kendileri de birer nesne olan) Amerikalı askerleri açıkça ön plana alan bir dinamiği olduğu kendisine hatırlatıldığına, sanki sorunun yanıtı buymuş gibi “yok, ben ölen her çocuk için ağlıyorum” demesi ve [kendi sıralamasıyla] bir kısmı kimi kötü işlere karışsa da orada tek dertleri hayatta kalmak olan Amerikan askerlerine de, öldürülen [tek dertleri Allah bilir ne olan] Iraklılara da üzüldüğünü belirterek bu soruyu soranları kalpsiz, vicdansız, kötü niyetli, müzmin muhalif konuma itmesidir. Ve çok daha da vahimi, böylece Mülkiyeli hazırunun “kalplerini ve gönüllerini fethetme”ye çalışmasıdır.
Efendim, kimse bir annenin acılı yüreğini hırpalamak istemez. Ama, acılı bir anne Irak’ta öldürülenleri konuşmasının bırakın merkezine kenarına bile yerleştirmezse, aynı işi daha zekice, daha insanî ve de “acısız” halledenlere oy toplama gayretkeşliğine açıkça girerse (maalesef ABD vatandaşı değiliz, Allah rızası için bir Yeşil Kart ayarlayan bulabilirsek, söz oyumuz Demokratlar’a!), defaatle dünyaya kurtarmış da olan “liberal Amerikan değerleri”nin tek kurtuluş yolu olduğunu alttan alta zerkeder ve olayı bir “aman Amerikan karşıtı olmayın” (tamam, pardon!) aldatmacasına indirgerse, tüm bunları çektiği evlat acısıyla ülke ülke dolaş(tırıl)an bir anne olarak söylediğine inanmakta zorlananlar ve/veya bu tavrın acılı bir anneye yakışmadığını söyleyenler bir kalemde (ve üzgünüm ama işgüzarca) “kalpsiz” durumuna düşürülürse, nerede durduğunu fark ettiğimizi ısrarla söylemek bir borçtur. With due respect yani!
Çünkü, kendisini (ve daha da önemlisi bizim onu nasıl algıladığımızı) kodlarken bu noktaları atlamak belki Irak işgaline karşı söylem/koalisyon açısından pratik bir sorun yaratmaz ve duygusal olarak da rahatlatıcı olabilir. Ama ilkesel olarak çok ciddi bir hata yapmış, çıkış yolunu yanlış yerlerde/kişilerde aramış oluruz.
Çünkü, kendisine itiraz edenleri itmeye çalıştığı “yeminli Amerikan karşıtlığı”yla “yeminli tahakküm karşıtlığı” arasında çok ciddi bir fark vardır: Eşitlik, adalet, her türlü tahakküme ve talana karşı olma vb. ilkelere yaslanarak konuşanlar birbirlerinin pasaportlarına bakmaksızın dünya ahret dostturlar.
Çünkü, tahakküm sadece Bush gibi (onun deyimiyle şiddet/cinayet bağımlıları) eliyle yerleştirilmiyor. (Oy istediğiniz) daha zekilerin hakkını size yedirtmeyiz!
Çünkü, “oğlu savaşta öldürülen” her anne ve baba haklı olarak savaşa karşıdır AMA aslolan ölme veya öldürme sırası sana gelmeyecekse bile hatta bir şekilde ölümsüz (ya da cennetlik) olduğuna inanıyorsan bile savaşa karşı olmaktır.
Çünkü, sıra kendisine gelince konuşmaya başlayanlar tabii ki saygıdeğerdir, yeter ki o sıranın neden ve kimlerden oluştuğunu unutmasınlar.
* Birikim Güncel, 7 Mart 2007.