Süreç tam olarak ne zaman ve nasıl başladı, muhtemelen bilmiyoruz. Hissettik mi? Galiba evet. Kesin olan bir şey var: Geldiğimiz noktada hem tribünde hem de sahada adım adım kişiliksizleşmiş durumdayız. 19 Mayıs’ın görüp görebileceği en heyecanlı “seyirci” topluluğunu bir türlü taraftar yapamadığımızda, bundan geçtim, böyle bir olsanegüzelolurihtimalin gerekliliğine bile kimseyi inandıramadığımızda, takıma kişiliğini, tüm hususiyetini veren kişi ve değerlere sarılmaktan ziyade tribüne oynayanlara, ismi güzel çınlayanlara, artistik hareket yapanlara prim verdikçe kaybettik bizi biz yapmakta olanları. Adım adım. Kişiliksizleştik. Futbol kalitemiz her geçen gün daha dibe vururken, vurmaktayken, saçma sapan lakaplara para akıtır olduk. İddia o ki, savaşan bir takım yaratmışız. Aslında doğru, futbol oynamamak için resmen savaşan, “dansözlerin memeleri arasında dolanır gibi” debelenen bir takımımız oldu. Futbol bilgisi olanlar savaşkan olamazmış gibi (sahi, savaşkan ne yavşak bir futbol tabiri olabiliyormuş)… Bir onlar barınamadı takımda. Eski zamanların itfaiyeciden, polisten toparladığı “ama adamlar savaşkan” takımlarına döndük resmen. İddiacılar bile üç pas yapar-yapamaza para basıyorken, ağzındaki sakız gibi zamanı ve oyunu geveleyen kalecilere duçar eylediler koskoca takımı. Nöbetçi/artık hocaların ve topçuların ara durağına döndük. Kişiliksizleştik.
Kısacası, Gençlerbirliği adına sahip çıktığımız ne varsa, zamanla ellerimizin arasından… Hayır, kaymadı, biz bıraktık, unuttuk, sırtımızı çevirdik. Zaten hiç ulaşmamıştık belki, olsa olsa ulaşayazmıştık ama olmadı. Kişiliksizleştik. Ve tam bu cümleleri kotarırken zihnimde, öldüğünü okudum nadir bir insanın. Başka çare yoktu zaar. Kişiliksizleşmekten iyidir zaten alıp başını gitmek…
* haydigencler.com |